Beykoz'da Cam'ın Önemi
KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI VE YARATICI EKONOMİLER KAPSAMINDA 'TÜRK CAM SANATI 'BEYKOZ İŞİ' GELENEĞİ BEYKOZ, PAŞABAHÇE'
Kaynak: https://dokuman.beykoz.bel.tr/KulturYayinlari/Beykoz_Camcıları.pdf
Türk Cam Sanatının 200 Yılık Geleneği; Beykoz- Paşabahçe Camcılığı, Tarihin en eski günlerinden beri, cam üretmek için’ çok pahalı bir üretim teknolojisinin’ kurulması gerekmiştir. Bu nedenle camcılık, devletlerin, siyasi erkin ve sarayların özel olarak desteklediği bir tür ‘prestij teknolojisi’ olarak gelişmiştir. Bu gücün desteğinde ortaya çıkan özel ürünler de söz konusu gücün kimliğini yansıtmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da özellikle İstanbul’da 16. yüzyıldan başlayarak, kendi cam sanayisini geliştirmek için büyük ölçekli yatırımlar yapmıştır. 18. yüzyıla kadar İstanbul’daki cam üretimi, üretim teknolojisi teknik bilgi yoğunluğu ve kapasitesi bakımından o günkü ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. ‘Beykoz Camcılığı’, İstanbul’da başlatılmış olan Beykoz camcılığı, aslında Akdeniz Camcılığının 3000 yıllı tarihi kimliği ile bağlantılıdır. Doğu Akdeniz’den sonra Venedik Camcılığının Osmanlı Topraklarında saraylara davet edilmesi ve Beykoz’da ilk cam fabrikasının kurulması ile 'Beykoz İşi' kimliği olarak tanınan cam eserlerinin yaratılmasında etkisi olmuştur.
1789 – Sultan III. Selim Dönemi – Beykoz Camcılığının Başlaması, 1970’li yıllarda Beykoz’da ilk cam fabrikası Venedikli Camcılığını desteği ile kurulmuştur. Venedik’den cam ustaları Avrupa saraylarına çağrıldığı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun Venedik camının ülkeye getirmek istemesiyle Venedik camcılığının ilk temelleri atılmış ve ‘çeşm-i bülbüller geleneği ortaya çıkmıştır.
1850 – Sultan Abdülmecid Dönemi – Beykoz Camcılığının İkinci Kuşağı, 1850 yıllarda, Osmanlı’da yeni tasarım cam kimliğinin yeni bir tasarım kimliği yaratılmasıyla günümüz camcılığının temelleri atılmıştır, Dolmabahçe Sarayı’nın bu temellerin atılmasında büyük önemi vardır. Dolmabahçe Sarayı Avrupa Cam Eserlerinin en seçme ürünlerini Osmanlı Sanatlarının gelişmesine yol açacak bir ürün kataloğu görevi yapmıştır. Sanata değer veren Abdulmecid, Beykoz’da bir çini ve billur fabrikası kurmuştur. Cam fabrikalarının Beykoz’da ki ikinci fabrikası bu zamanlarda kurulmuş Beykoz camcılığı, uzun yıllar sürdürülen bir gelenek olmuştur.
1889 – Sultan II. Abdülhamit Dönemi – Beykoz Camcılığı’nın Üçüncü Kuşağı, Paşabahçe’de 1889 yılında Saul Modiano isimli bir İtalyan tarafından ‘Fabbrica Vetrami’di Constantinople’ adıyla bir cam fabrikası kurulmuş ve 19820’e kadar faaliyetlerine devam etmiştir.
1935 – Türkiye Cumhuriyeti Dönemi – Beykoz Camcılığının Dördüncü kuşağı Paşabahçe Cam Fabrikası, Beykoz Camcılığının son kuşağı, Boğaziçi tarihi camcılık geleneği üzerinde kurulan ve Türkiye’de gerek anlamda bir cam sanayini oluşturan 'Paşabahçe Cam Fabrika’sıdır. Paşabahçe Cam Fabrikası, 17 Şubat 1935’de Atatürk’ün talimatıyla başlatılan Bakanlar Kurulu kararı sonrası iş Bankası öncülüğünde kurulmuştur. Cumhuriyet sonrası ulus inşası, sınıf mücadelesi, işçi sınıfı ve sendikalaşması gibi birçok konuyu içerisinde barındıran fabrika, Cumhuriyet sonrası modern Türkiye’sinin inşası için büyük önem taşımaktadır. Kurulduğu semtin adını alan fabrika, modern kent kimliğinin kurulmasında büyük adımların atılmasını sağlamıştır. 117 bin metrekare alandan oluşan tesiste çalışan işçilerin çoğunun tesis etrafındaki ailelerden oluşması, tesisin halka ekonomik destek de sağlamış olduğunu göstermektedir. Cumhuriyet döneminin mimari özelliklerini yansıtan fabrika yapısı, Beykoz’un Paşabahçe semtinin sosyokültürel yapısını da yansıtan bir yapı olmuştur.
Süre içinde yaşanmış olan “uluslararası sanayi rekabetini, siyasal kararları, büyük yatırımları, başarısızlıkları, başarıları”, güzel bir cam eser olarak yazılmış, değişik bir dilde dinleyebileceğinize inanıyoruz. “Beykoz camları”nın belki de asıl önemli yanı, biçimsel güzelliklerinin ötesinde, gerçekte son “iki yüz yılın uluslararası sanayi ve sanat yarışının günümüze kadar gelebilmiş ürünleri” olarak taşıdığı çok yönlü anlamıdır. “Beykoz Camları”, bu yönleriyle de Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük önem vererek başlattığı bir dizi sanayileşme projesinin camcılık konusunda elde ettiği “ürün kimliği ölçeğindeki” başarılı temsilcileridir.
O nedenle, bugün koleksiyonların camlı bölmelerde sessizce duran “Beykoz camları”, gerçekte 19. yüzyılda, Boğaziçi bölgesini gelişmiş bir organize sanayi bölgesine dönüştürme projelerinin heyecan dolu ve yapıcı günlerini temsil etmektedir. Bu yönden bu camların her biri, dönemlerinin hareketli olaylarını özetleyen birer sessiz “İstanbul eseri”dir. Bu eserler Beykoz bölgesindeki yaklaşık iki yüz yıllık bir sürekliliğin temsilcileridir. O dönemdeki sanatımızın, şiirimizin, müziğimizin ve kültürümüzün cam teknolojisi üzerinde özetlenerek yansıması olarak, özel bir anlam da taşırlar.
Camcılığın yüzyıllardır özellikle Beykoz bölgesinde sanayileşmesinin sebebi, Beykoz bölgesinin, kumsal alanlarının kumdan oluşan sahillerinin olmasıdır, Cam'ın ana maddesi kum olduğundan, kurulan fabrikaların kum sahillerine ve denizden çıkarılan kumun kaliteli olması sebebiyle Beykoz bölgesi cam bölgesi olarak tabir edilmektedir.