CAM ÜZERİNE “KESME” TEKNİKLERİ
Camı keserek biçimlendirme tekniği, 1700’lü yıllardan başlayarak, Avrupa’nın değişik bölgelerin- deki kesim ve gravür ustaları eliyle en üst düzeylere ulaşmıştı. Avrupa’daki camcılık merkezlerinin, bu arada özellikle de Bohemya camcılarının ürünleri Osmanlı Devleti’nin üst düzey yaşamı içinde oldukça tanınıyordu. Bohemya camcılığının Osmanlı Devleti’nde çok yaygınlaşmış ürünlerinden biri- si, “kesme kristalleriydi”. Bu cam teknikleri Osmanlı Devleti’nin camcılık girişimlerinde önemli izler bırakmıştı.
Bu kesmeler, özellikle 19. yüzyıl Beykoz camcılığı döneminde yapılmış ürünlerde açık olarak görü- lür. O tarihlerde Bohemya camcılarının etkin olarak kullandıkları kesme teknikleri, o günlerde gelişti- rilen özel nitelikli “aşındırma ve kesme taşlarının” bir sonucuydu. Bu taşları kullanan her atölyede de hemen hemen benzer ürünler elde edilirdi.
19. yüzyılda Beykoz bölgesindeki atölyelerde üretilmiş olan “çeşmibülbül” yapımında genel olarak “kesme tekniği” yaygınlıkla kullanılmamıştı. Ancak yine de bu camların çeşitli yerlerinde gereken kesme işlemi uygulanmıştı. Özellikle de çeşmibülbüllerin dip ve ağızlarının düzeltilmesinde veya par- latılmasında bu aşındırma teknikleri kullanılmıştı. Ama “çeşmibülbül” dışındaki camlar üzerine çeşitli derinliklerde ve inceliklerde çok sayıda “soğuk kesme” işlemleri yapılmıştı.
Pek çok tarihî Beykoz camında, kesme yapılmış yüzeylerde, kaba bir taşın yaptığı çizgiler ve izler görülür. Çünkü o tarihlerde soğuk kesme işlemlerinde kullanılan aşındırma taşları çok yüksek nite- likte değildi. Bu yüzden kesilen cam yüzeyleri çok parlak olamıyordu. Kesme yüzeylerindeki bu gibi izler, kullanılan taşın ince ve hassas olmadığını gösterir. Bazı camlarda bu kaba izler daha sonra ince taşlarla yeniden aşındırılarak parlatılmıştır.